Haftalardır izlemediğim Galatasaray maçını izlemek için evden çıktım. Agam Mehmet Kıyıcı’yı aradım, Öztürkler’e gel maçı beraber izleyelim, şeytanın bacağını kıralım, yoksa takım küme düşçek dedim. O da bana bizim Dinç Halı Sahada maçımız var, gel hem Galatasarayı hem de bizi izle dedi. Teklifi kabul ettim ve beraber gittik. Bir taraftan Galatasarayı izlerken üst katta cam kenarından halı saha maçına da bakıyordum.

Halı saha maçınızı ilk kez izledim. O da yarım yamalak. İzlediğim kadarıyla oyuncuların bir çoğunun fazla kilolu ve göbekli olması nedeniyle maç koşmadan oynanıyordu. Fakat eski Brezilya Milli takımı da koşmadan oynuyordu, topu koşturuyorlardı. Bu maçta da her ne kadar kilolu da olsalar arkadaşlar yetenekliydi. Tipik Türk ve Brezilya futbolcuları gibi top teknikleri çok yüksekti. Hani bizim spikerler milli maçlarda futbolcularımız överlerken işi fazla abartırlar her fırsatta “top tekniği çok yüksek” derlerdi. Skor bakınca ise milli takım 3-0 mağlup. Nasıl yüksek top tekniği ise. Neyse bırakalım milli takımı maça dönelim.

Agamın top tekniği gerçekten çok yüksektir. Agam diye demiyorum, ben kimseye kıyak yapmam, neyse o. İnanmayan Budakdoğanca Futbol tarihine bakabilir. O, orta sahada bir virtiözdür. Aynı Galatasray’lı Arif gibi. (Fener’den bize gelen Arif) Ama agamın ileri uçta ne işi var? Anlayamadım. Hiç verimli olamadı. Gelecek hafta mutlaka gerçek yerinde oynatılması lazım.

Maçın adamını seçmek gerekirse, maçın adamı Prof. Dr. Erhan Tabakoğlu idi. Doktor kilolarından arınmış (gerçi fazla kilosu da yoktu ya) gerçekten sahanın her tarafına gidiyor, top kovalıyor, adam kovalıyor, çok koşuyordu. Doktor, bu mücadeleci futboluyla maçın adamı olmayı hak ediyordu. Bu arada misafir oyuncu yeğenim Orçun Fındık’ı mücadeleci futbolundan dolayı kutlarım. Babası her ne kadar fazla koşmasa da Orçun babasının yerine de koştu.

Ben maçı son 15 dakikası ayrıldım. Maç 2-0 agamların takım yenik devam ediyordu. Sonradan maçın 2-2 bittiğini öğrendim.Gol maçta heyecan demektir, sevinç-coşku demektir. Gol olmayınca seyir zevki de nispeten azalıyor. Golsüz maç, tuzsuz kurufasulyeye benzemektedir. Her iki takımın yöneticileri gol sorununa çare bulmalıdırlar. Ara transferleri mutlaka değerlendirerek bu mevkilere önemli adamlar almalıdırlar. Bu arada defans oyuncularını da tebrik etmek gerekir. Maçın kısır geçmesinde onların mücadeleci payları var.

Sonuç olarak her ne olursa olsun Enver agamın (Güçlü) bir sözü ile noktalayalım. “Amaç soylu ise yolların çamurlu olmasının önemi yoktur” Burada da amaç spor yapmaksa varsın bazı maçlarda da az gol olsun. Her hafta birbirinden güzel, zevkli maçlar yapmanız dileği ile… Saygılarımla….