2011 Edirne Buluşmasına Dair...
Öncelikle 2011 buluşmamızı kusursuz bir şekilde organize eden sayın başkanımız Levent KOR'a, dostum Yılmaz'a, Erdal ile sevgili eşi Gülay Hanım'a teşekkür etmeyi bir minnet borcu addediyorum. Bilhassa "Ben Erdal'ın iki numarasıyım."diyerek kendini bizlere tanıtan o küçük hanımefendiye ne kadar teşekkür etsem azdır.İşte o şirin mi şirin kızımız sempatik tavırlarıyla bizleri ne de güzel ağırladı.Onu tekrar gözlerinden öpüyorum.Bu arada Leyla&Yılmaz arkadaşlarımız gençleri evlerinde ağırlama inceliğinde bulundular.Her şey gönüllerince zengin olsun...
Piknik yaptığımız orman, yemek yediğimiz mekanlar, çay içip oyun oynadığımız parklar da özenle seçilmiş güzide yerlerdi. Gülay & Erdal dostlarımıza ayrıca bu yüzden de teşekkür ediyorum. Zevk sahibisiniz ve bu işe gönlünüzü katmışsınız.
Tabii, uzak yollardan buluşmamıza icabet eden arkadaşlarımız, onların saygıdeğer eşleri ve çocukları da bizleri onurlandırdı.
Bu yıl aramıza katılmak isteyip de gelemeyen dostlarımız da oldu. Gönüllerimiz bir olsun. Gelecek yıl onlarla da buluşmak ümidiyle...
Sevgili Dostlarım;
Yine bana çocukluk sevinçlerimi yaşattınız. Ben sizlerle bu yıl da ay ışığında ağaçlara çıkıp erik topladım. Bol yıldızlı gecelerde yine kiraz bahçelerine gittim. Üstelik etrafımızda o yanıp sönen tatlı böcekler dolaşıyordu. Ilık rüzgarlarda nazlı nazlı salınan ekin tarlalarını seyrettim sanki. Yamaçlarını kıpkırmızı gelincik çiçekleri sarmıştı. Sarıgöl'ün sularında ferahladım.
Bizler bir sigarayı ortadan bölüp içtik. Aynı odalarda derin uykulara daldık. Aynı sınıflarda etütlere katıldık. Az çorba içip bol kuru fasulyeli pilav yediğimiz lokantalar da aynıydı. Zararına da olsa karnımızı bir güzel doyururdu o aydınlık yüzlü amcalar. Hatta salata niyetine bedava soğanı da esirgemezlerdi bizden. Pişti, domino,okey … oynadığımız ikinci adreslerimiz de oldu bizim. Hatta çay paralarını çıkıştıramazsak umursamayan kahvecilerimiz de... Bir de sevdalara tutulup bira içtiğimiz bol dumanlı mekanlarımız da mevcuttu Kıyık tarafında. Aşık olduğumuz kızın haberi bile olmazdı ona yanıp tutuştuğumuzdan. Onun için kadehler kırdığımızdan. Yine de Orhan Baba tek tesellimiz olurdu.Sanki şarkılarını bize yazmıştı.Bir tek o anlardı bu habersiz ve karşılıksız aşkları.Bir de Ferdi...İlan-ı aşktan utanırdık nedense!Kimbilir kaç kız kendisinin deli gibi sevildiğini bilmeden bir başkasıyla evlendi gitti.Belki teklif etsek kabul bile edecekti bu aşkımızı.Ama olmadı işte.Yapamadık,başaramadık bir türlü...Açılamadık kıza...Gerçi birkaç arkadaşımız cesaretli davranıp aşklarını ilan etmek istediler ama sonları hüsran oldu hep.Yok muydu o Karaağaç’ın belalı tayfası...Karaağaç'ta sokağa çıkma yasağı ilan ederlerdi yatılı takımına o sıralar.Allah muhafaza bırak sevdiğin kızı görmeyi gazete bile alamazdın dışarıdan.Dön dolan yurdun bahçesinde koca gün...
Biz elbiselerimizi,ayakkabılarımızı bile ortak kullanırdık o zaman.Yeter ki birisinde havalı bir şey görmeyelim.Onu aynı zamanda bizim malımız bilirdik.Sormadan bile giyer üstelik köyümüzde hava atma niyetiyle fotoğraf bile çektirirdik onunla.
Paramız olmasa bile hiç değilse borç verecek en az on-onbeş arkadaşımız olurdu hep.
Pazar geceleri Baretta'yı bile seyretme lüksümüz olurdu bazen. Elvis'in Memphis konserine denk geldim mi dünyalar benim olurdu.O ne hareketlerdi öyle... Rock'n Roll dansı uçururdu beni.